H.Merkezi: Elimize ulaşan TKP/ML’ye bağlı (Türkiye Komünist Partisi /Marksist Leninist) Zindanlar Genel Komitesi’nin TTE saldırısına karşı yayınladığı “Tek Tip Giymeyeceğiz, Tek Tip İnsan Olmayacağız!” başlıklı açıklamayı okurlarımızla paylaşıyoruz.
““FETÖ” yargılamaları ile sürmekte olan egemenler arası dalaş bir kez daha devrimci-demokratik mücadeleye yönelen bir saldırıya dönüşmüştür. “HERO” yazılı tişörtle duruşmaya gelen bir sanığı bahane eden faşist devlet aygıtı hafızalarda 12 Eylül AFC’sinin akim kalmış, başarısız/sonuçsuz bir uygulaması olan TTE’yi gündeme getirdi. Alelacele bir kamuoyu oluşturulup, güya cuntacılara meydan okunarak sağlanmaya çalışılan destek kısa bir süre içinde devrimci tutsakları kapsayan bir saldırı olarak propaganda edilmeye başlandı. Ajite edilmiş iktidar yanlısı kitlelerin geri duygularına yaslanılarak yapılan bir propaganda da, tam TTE’nin amacına-içeriğine uygun olarak aşağılayıcı bir dil ve korkularını da açığa vuran bir üslup kullanıldı. Biçim ve renk sunumunun, henüz tartışmalara ve değerlendirmeler sürerken, uygulamanın yasal zemini olmadan bizzat “cumhurbaşkanı” tarafından gerçekleştirilebilmesi en bilindik faşist devlet uygulamalarından biri olan TTE’nin salt öfke ile ve bunu besleyen bir acziyetle gündeme geldiğini gösteriyor.
TTE devrimci hareketin yabancısı olmadığı ve karşısında nasıl duracağını çok iyi bildiği, bu nedenle de ilk andan itibaren tereddütsüz bir direnişe hazır olduğu, başarı şansı olmayan bir zorbalıktan başka bir şey değildir. Biz devrimci siyasi tutsaklarız. Kimliğimizin “terörizmle” özdeşleştirmeye çalışılması amacımızın halkların kurtuluş yolu olan devrim olduğu gerçeğini asla değiştirmez. Anlamı yıldırmak amaçlı şiddet olan terörün en önde gelen uygulayıcıları emperyalist devletlerle onlara uşaklık eden faşist iktidarlardır. TTE bu uygulamaların özel biçimlerinden biridir. TTE’nin bizi yıldıramayacak kadar zavallı başarısızlığa mahkûm bir terör uygulaması olduğunu ilan ediyoruz…
Bütün faşist yönetimlerin-devletlerin amaçlarından biri toplumsal direnişi olanaksızlaştırmak üzere zulmü artırmak, yaygınlaştırmak, olağanlaştırmak olmuştur. TTE, tek dil, tek millet, tek kültür gibi halkların tarihsel birikimine, zenginliğine karşı yapılan saldırıların devamıdır. En zor zamanlarında burjuva diktatörlüklerin hepsi toplumsal dinamiklerin devrimci yönelimini yok etmek için tek tipleşmeyi dayatmışlardır. Ne Hitler Almanyası, ne Mussolini İtalyası kişisel hırslarla açıklanabilir. 21.yüzyıl dünyasında en gelişkin ülkelerde dahi faşizmle anılan çeşitli uygulamalar ya yürürlüktedir ya da gündemdedir. Biliyoruz ki bunları üreten emperyalizmin doğasıdır. Lenin emperyalizmi “çürüyen, can çekişen, asalak” kapitalizm olarak tanımladığında onun siyasal gericilikten başka bir şey olamayacağını da ifade etmiştir. Faşizmin proleter devrimcileri, ulusal sosyal kurtuluş mücadelelerini bastırmanın bir aracı olarak emperyalizmden bağımsız olmaması da bu gericiliğin ürünüdür.
TC devleti de bu özellikte bir devlettir. Sadece AKP döneminde değil kuruluşundan beri baskı, zulüm ve sömürüye maruz kalan halkımız; işçiler, köylüler, emekçiler; Ermeniler, Rumlar, Kürtler; Aleviler, Sünniler, Süryaniler; kadınlar, gençler çok iyi bilmektedir ki TC devleti halkın tüm ezilen kesimlerine her düzeyde tekçiliği dayatmıştır.
Halkın iradesi, düşüncesi üzerinde tasarrufta bulunan; grevleri ve protesto içerikli gösterileri yasaklayarak, ithalatı kolaylaştırıp emekçilerin-üreticilerin ürününü talan ederek, kadınlar, Kürtler, Aleviler üzerindeki baskıları yoğunlaştırarak, mera-yayla arazilerini, dereleri her türlü talana açarak halka saldırılarını sürdüren devlet direnen tutsaklara da her fırsatta saldırmaktadır. Bugün gündeme getirilen TTE de böyle bir saldırıdır. Boyun eğmeyen tutsaklara saldırmak için 12 Eylül’le hesaplaştığını söyleyen bir iktidarın, 12 Eylül’de uygulanmaya çalışılmış ama tutsakların direnişi sonucu vazgeçilmiş TTE uygulanmasına başvurması ironik olmanın dışında, aslında onun bizzat 12 Eylül’ün ürünü olduğunu da göstermektedir.
Mevcut Alman devletini Nazizmle suçlayanların biz Nazi uygulaması olan TTE uygulaması Türkiye’de devletin zayıflığının tezahürü ve korkularının bir ürünüdür. Guantanamo ile de özdeşleşen TTE politikası zindanlardaki baskının, zulmün, işkencenin ve her türlü hak ihlalinin de resmi itirafıdır. TTE’nin esas amacı devrimci tutsakların ideallerini, umutların, kararlıklarını aşağılamak, onlara hakaret etmektir. Onlara bir kez daha hatırlatıyoruz: Devrimci Tutsaklar Teslim Alınamaz! Nasıl ki 12 Eylül’de buna karşı direnildi gene kararlılıkla direneceğiz. Zindanlarda baş eğmeyen direniş geleneğimizden beslenerek direnişi yükselteceği! IRA’lı, Filistinli tutsakların TTE uygulamasına karşı direnişlerinden esinlenerek direneceğiz. Halkların özgürlük yürüyüşü umudumuzun gerçek kaynağıdır. Bu faşist uygulamayı kabul etmeyeceğiz, ne pahasına olursa olsun tek tip elbise giymeyeceğiz!
Bu uygulamadan vazgeçilmelidir. Aksi halde zindanlarda daha ciddi sorunlar yaşanması kaçınılmazdır. AKP’nin iktidarı paylaştığı ve “istediği her şeyi verdiği” suç ortaklarıyla hesaplaşma iddiası kaygılarla, korkularla örülüdür. Çünkü o suçlarının asla affedilmeyeceğinin farkındadır. Sözde yargılamalarla kendini aklama çabasındaki AKP gerçek hesap sorucu halktan kaçamayacaktır. Halkımız bize güvensin, faşizmin her saldırısını püskürteceğiz ve kazanmamız için desteğini esirgemesin. Güvenini de, desteğimi de boşa çıkarmayacağız, onları utandırmayacağız.
Er veya geç biz kazanacağız!
Devrimci Tutsaklar Teslim Alınamaz!
Direne Direne Kazanacağız!
TKP/ML ZİNDANLAR GENEL KOMİTESİ“