Emperyalist sermayenin ihtiyaç ve çıkarlarına göre şekillenen emperyalizme göbekten bağımlı ülkemizde özellikle 1980’lerden sonra devreye sokulan neoliberal politikalarla tarımın tasfiyesi yoğunlaştırıldı. Emperyalist sermayenin ihtiyaçlarına paralel tarım alanı da “yapısal uyum projeleri” adı altında yapılan düzenlemelerle yerli üretici korumasız bırakılırken ülke tarımı emperyalist tarım tekellerinin talanına açılarak, emperyalist tekellere yeni pazar alanları olarak sunuldu.
Emperyalist tarım politikaları çerçevesinde tarım tasfiye edilirken küçük üreticilik ve köylülükte öldürülmekte. Küçük üreticiler üretim yapamaz, ürettiği ürünü satamaz hale getirildi. Çiftçinin, ülkenin iç üretimine paralel üretim yapmak yerine emperyalist tekellerin ihtiyaçlarına paralel üretim yapmaya zorlanırken aynı zamanda büyük tarım işletmeleriyle de rekabete zorlanmakta. IMF ve DB dayatmalarıyla ülkedeki tarıma dönük uygulanan sübuanse ve destekler kaldırılırken beraberinde verimli tarım alanları da yol, baraj, maden ocağı, inşaat vb. gibi imar alanlarına açıldı. Tarım toprakları her geçen gün daha da daratıldı/daraltılıyor.
Yine bu çerçevede çiftçi desteklenmediği gibi ve mazotun gübrenin, tohumun fiyatı da hızla artışa geçtiği için çiftçi ekemez, biçemez hale geldi. Buda üreticinin sürekli yoksullaşmasını getirmekte. Yoksullaşan çiftçi ise tarımı bırakıp şehirlere doğru göç etmek zorunda kalmaktadır. Örneğin 2002 yılında çiftçi kayıt sisteminde, kayıtlı çifti sayısı 2 milyon 267 bin 176’ya gerilemiş buda bize küçük üretimin hızla tasfiye edildiğini göstermiştir.
Yine açıklanan istatistik verilerde uygulanan emperyalist politikalar sonucunda tarım alanlarının küçüldüğünü ve meraların daraldığını destekleyen niteliktedir. Yerli tarımın tasfiyesinin doruk noktasına ulaştığı son 16 yılda tarım alanları 2 milyon 816 bin hektar azalışla 23 milyon 763 bin hektara düşmüş, 1990’dab 2016’ya son 36 yılda ise 4 milyon 93 bin hektarlık tarım alanı kaybedilmiş geçmişten beri bir tarım ülkesi olarak değerlendirilen ve buğday, mısır, şeker pancarı, üzüm, tütün vb. gibi stratejik ürünleri üreterek kendi ihtiyacını karşılayan ve aynı zamanda fazlasını ihraç eden vir ülkeyken Türkiye, uygulanan tasfiye politikaları sonucunda;
ihraç ettiği bu ürünleri artık ithal eden bir ülke durumuna gelmiş örneğin son yıllarda dışardan yapılan tarımsal ürün ithalatı 400 milyona ulaşmış durumda.
Tarımın tasfiyesinin diğer bir ayağını da tarım alanlarının madenciliğe açılması oluşturuyor. Maden ocaklarının başlı başına o alandaki araziyi tarım arazisi olmaktan çıkardığı gibi aynı zamanda madenden çıkarılan atıklarda çevredeki tarım alanlarını kirleterek öldürmekte. Örneğin kömür madenciliği yapılan bir alanda hektarlarca tarım alanı kazılıp hallaç pamuğuna çevrilirken bölgedeki toprağın verimi de bozularak bitki örtüsünün deforme olmasına neden olmaktadır.
Yine enerji alanında da emperyalizme bağımlı olan ülkemiz yenilenebilir enerji kullanmak yerine doğayı katleden termik santraller, hidroelektrik santralleri kullanılmaktadır. Enerji Bakanlığı elektrik üretme gerekçesiyle kömürün elektrik tüketimindeki payını her geçen gün arttırarak tarım alanlarını tahrip edip daraltıyor. Bundan da en büyük payı, rantı işletmeci sermaye sahipleri alıyor. Şuan Türkiye genelinde projelendirilmiş ÇED süreci devam eden 60’ı aşkın kömürlü termik santraller bulunuyor.
Sonuç olarak gelinen aşamada TC devletinin uyguladığı emperyalist tarım politikaları sonucunda yerli tarım sistematik olarak tasfiye edilerek tarım alanında da tamamen emperyalizme bağımlı hale gelen bir ülkeye dönüşüyoruz. Yukarıda da belirttiğimiz gibi Türkiye tarımda kendine yeten ve ürün fazlasını ihraç eden bir ülke konumundan tarım ürünlerini ithal eden ülke konumuna geldi. Direkt enflasyon ve cari açık olarak yansıyan bu durum zaten işsizlikle ve yoksullukla boğuşan halk kitlelerine en temel ihtiyacı olan besin maddelerini bile ulaşmayı giderek daha da zorlaşması olarak yansımaktadır. Buda en basitinden daha fazla yoksulluk ve açlık demektir.
Aksa Tufanının 1. Yılında Siyonizm’e Karşı Eyleme Geç!
7 Ekim’de Aksa Tufanı ile yükselen direniş ve isyan bayrağı bugün dalgalanmaya devam ediyor. Halklara boyun eğdirmek ve emperyalizmin bölgedeki...