H.Merkezi:Elimize e-posta yoluyla geçen Kasım 2016 yılında Dersim/Aliboğazı’nda 11 yoldaşı ile ölümsüzleşen, Hatayi Balcı (Özlem) anısına yazılan yazıyı siz okurlarımızla paylaşıyoruz.
“ÖZGÜRLÜĞE “ÖZLEM”
Durdu. Çevresine bakındı. Masa etrafında oturmuş bir yandan yemek yiyen, diğer taraftan kendisine emirler yağdıran, yaptığı yemeği beğenmeyen, onu baskı altına almaya çalışan ağabeylerine dikkat kesildi. Uzun zamandır, bir hoşnutsuzluk, daralma ve isyan etme isteğiyle karışık duygular içerisindeydi. Nasıl davranması, tepkisini nasıl ifade etmesi gerektiğini düşündü. Ne yapması gerekiyordu. O bir köle değildi. Ağabeyleri kadar bu evde emeği olan, onlar kadar didinip duran ama emeği yok sayılan baskılanan olmak bir türlü hazmedemediği bir durumdu. Artık sınırlar zorlanıyor ve bir şeyler yapması gerekiyordu. Eşit bir ortamda, eşit bir yaşama sahip olduklarının bilinmesi gerekiyordu.
O gün yine söylenmeler, küçümsemeler ve yok saymalarla dolu bir yemek sofrasındaydılar. Ya yine boyun eğecek söylenenleri bir yemek lokması gibi yutacak ve hiçbir şey olmamış gibi davranacak, yada…
Kalktı ayağa. Tekrardan ağabeylerine baktı, gözlerini sofraya çevirdi. Öfkeli ama bilinçli bir hamle yapması gerektiğine karar verdi. Elleriyle sofraya uzandı. Hareketleri evdeki herkes tarafından merakla izleniyordu. Yemek yemeye ara verilmiş, ne olduğunu düşünüyorlardı. Sofrayı eliyle havaya kaldırdı. Ters çevirdi. Yere vurdu. Bu bir isyandı… Haksızlığa isyan… Ezilmişliğe isyan… Yok sayılmaya isyan… Baskılanmaya ve küçümsenmeye isyandı. Hiçbir şey söylemeden yan odaya gitti.
Ertesi gün davar otlamaya çıktığı yerde karşılaştığı gerilla yoldaşlarına haklı bir gururla anlatmıştı bu eylemini Özlem (Hatayi) yoldaş. Ve bu pratiğin ardından verdiği kararı… Gerillaya katılmak, devrimcileşmek ve özgürleşmek isteğini… Ve eklemeden bitirmedi sözünü. Bu eylemini yoldaşlarından aldığı güçle gerçekleştirmişti.
Bir görüşmesinde “yakında görüşeceğiz” demişti ayrılırken sarıldığı bir yoldaşına. Mesaj netti. Karar kesin. Ancak yoldaşlarının yanlış kaygı ve planlamalarından kaynaklı iki yıl sürdü bu kararın hayata geçmesi. İki yıl. Yaşadığı rahatsızlıkların her geçen gün daha da artarak yaşamını çekilmez bir hale getirmesine yol açtı bu süre. O ise her karşılaşmasında, her fırsatta “katılım talebini” dile getiriyordu. Çünkü biliyordu bu yaşamın kendisine vereceği bir şey olmadığını.
Bu kararı verirken onu en en fazla etkileyen şey;
“Kadın olmak, sınırları olmak demekti. Çizilen sınırlar demekti. Bir kadın olarak bu sınırları zorlamak, takılan zincirleri kırmak kolay değil. Bu zorlukları aşmam da yoldaşlardan aldığım güç benim bu sınırları zorlamam da büyük destek oldu. Ben artık dünyası ev olan bir kadın olmak istemiyordum. Gücümü açığa çıkarmaya, bu dört duvarı parçalayarak başladım. Prangalar olmayacaktı, özgürlük bu demekti. Ve ben, o eşikten dışarı adımımı attığımda artık benim evim bu kocaman dünya olacaktı.” düşünceleri oldu.
Bu arada boş durmuyor, örgütle bir şekilde bağ kuruyor, gençlik faaliyetine elinden geldiğince katılmaya çalışıyordu. Ama bu tatmin etmiyordu kedisini. Aklında tek bir şey vardı, “dağların özgürlük havasını solumak.”
Sonra sıcak bir yaz günü beklediği haber gelmişti. Bir yoldaşı ona bir pusula vermişti. Anladı hemen bunun gerilladaki yoldaşlarından geldiğini. Büyük bir sevinç ve heyecanla açmaya çalıştı notu. Sıkı bantlanmış küçük bir nottu. Ama heyecandan büyük bir dev gibi hissediyordu elindekini. Heyecanı elinin dolanmasına ve notu bir türlü açamamasına neden oluyordu. En sonunda açtı notu.
“Merhaba yoldaş;
Daha önce senin de talebin vardı. Süre biraz uzadı ama. Koşullar şimdi uygun oldu. Seni alacağız. Bunun için yapman gerekenleri yazıyoruz. Planlamamızı sana notu getiren yoldaş da biliyor. Ayrıntıları onunla da konuşursun.” Diyerek katılacağı tarih ve kiminle nasıl, nerede buluşacağı yazılıydı. Sevinçten tekrar tekrar okudu notunu. Sonra hemen hazırlığa koyuldu. Ama yine de içinde bir kuşku vardı. Ya ailesi öğrenirse… Katılma kararını değiştiremeyeceklerine inancı sonsuzdu. Ama bu kadar yakınlaşmışken, sadece süreyi uzatabilirlerdi. Çok engel çıkarırlarsa da evde yaptığı eylemi gelmişti aklına. Artık yaşamıyla ilgili kararlarda kendi söz hakkını hayata geçirebilecek gücü bulmuştu kendisinde.
Randevu günü geldiğinde neredeyse bütün aile fertleri yanındaydı. Az sonra onlardan uzaklaşıp kendisine bakan ve kendisini takip etmesi için işaret eden kuryedeydi gözü. Kurye hareketlendi. Kendisi de. Takıldı peşine kuryenin. Bu onu gerillaya ulaştıracak olan ilk adımlardı. Az sonra araca bindiğinde tüm kaygıları yerle bir olmuştu. Artık özgür hissediyordu kendini. Ama esas özgürlüğü gerilla yoldaşlarıyla karşılaştığı anda hissedecekti. Şöyle diyordu gerillaya katıldığı süreci anlatırken;
“Bir kapı sesi kimse için bir şey ifade etmeyebilir. Ama benim için iki anlam ifade ediyordu. Birinde kapıyı açan taraf diğerinde ise kapıyı çalan taraf oluyorsunuz. Kapının içerdeki tarafında sürekli bir beklenti içinde oluyorsun; “yoldaşlar ne zaman gelecek? Bu sefer geldiklerinde ne anlatacaklar?”, “acaba içinde kadın yoldaşlar da olacak mı?”. Bir sürü şey aklıma geliyordu. O zamanlar yaşımda biraz küçük olduğu için yoldaşların yaklaşımları, gösterdiği ilgi bir çocuk olarak özlemini çektiğim şeylerdir. Yoldaşlar sürekli içinde bulunduğumuz durumu, işleyen sistemin nasıl olduğunu ve yaşadığımız sorunları sürekli anlatıyorlardı, bıkmadan, usanmadan.
Şimdi eşiğin dışında duyuyorum çalan kapının sesini…
Çalan kapının sesini dışarıdan duymaya başladığım zaman benim için erişilmez olana erişmiştim. Artık yoldaşların yanındaydım, silahım vardı. Hem dışarıda hem evde görülmeyen emeğim görülmeye başlanmıştı. Şehit yoldaşlarımızın yürüdüğü patikalardan yürüdüm, yattığı yerde yattım ve onların silahlarını taşıyoruz. Benim için hayal olan şeylerin öyle çok erişilmez olmadığını gördüm. Sonra ilkler başladı. İlk nöbet tutmam(deneyimli bir yoldaşla birlikte), gecenin karanlığında, silahım yanımda yoldaşların bana güven duyarak uyumaları bana güç vermişti. İlk yürüyüşlerim çok komik başlamıştı. Bir bebek gibi sanki yeni yürümeye başlamıştım. Ama her düşüşümde yoldaşların elimden tutup beni kaldırmaları beni daha da güçlendirdi. Ve yere daha sağlam basmamı sağladı. Sonra ilk silahı tutuşum, ateş edişim bana iki yabancının tanışması gibi gelmişti. Fakat zaman geçtikçe o yabancılık son buluyor. O yabancı şey artık hayatımın bir parçası hayatımın vazgeçilmezi oldu. Çünkü biz onunla bu sisteme baş kaldırmıştık. Sonra beklediğim o an gelmişti. Ve kapının çalmasıyla içeride olanın “kim o?” demesi yoldaşında “TİKKO’cuyuz” demesi sonra ananın kapıyı açıp bize sarılması benim de gerçekten başkalarının umudu olduğumu göstermişti. Benim evde gösterdiğim sevgiyi, onlara beslediğim özlemi şimdi başkaları benim için hissediyor.”
İnsan yaşamı çelişkilerle doludur. Hemen her gerilla için ilk başlarda yaşanan çelişkili günler, aile özlemleri, acabalar onunda gerilla yaşamında yer edinmişti. Ama onun tutunduğu iki şey vardı. Bir özgürlük hayalinin gerçekleşmiş olması, ikincisi ise yoldaşlarına olan güveni. Zaten bu güven değil miydi onu bu dağlara, 22 yaşında “kendini yeniden yürümeyi öğrenen bir bebek gibi” hissederek yürüdüğü patikaları aşmasına neden olan? Ve biliyordu bu güvenin arkasında aynı zamanda, halk vardı, parti vardı… Tutundu 2 yıllık gerilla yaşamı boyunca bunlara. En zorlu anlarında bunlar vardı yanında. Son anına kadar da bırakmadı. Şimdi o olmasa da yoldaşları bir şekilde tutuyordu hala onun ellerinden. Birlikte yürümeye devam edeceklerine söz veriyorlardı. Çünkü biliyorlardı onun özlemini. Hayalini. Özgürlüğe olan bağlılığını. Ve bir gerçek daha var ki ondan miras kalmıştı yoldaşlarına ‘hayatımın bir parçası hayatımın vazgeçilmezi oldu. Çünkü biz onunla bu sisteme baş kaldırmıştık.” dediği silahı. Şimdi yeni yaşamların vazgeçilmezi olacak, kaldığı yerden başkaldırmaya devam edecek bir silahı kavrayacak eller oldukça ölmüş mü olacak Özlem… yoksa özgürlük hayaliyle onun adımladığı patikaları aşacak olan yeni bir canla yaşamaya devam mı edecek… düşmana sorsan ölüm, dostun yaşam olur cevabı…
Bir yoldaşı”