H.Merkezi:İşçi sınıfına dönük saldırılardan biri olan Kıdem tazminatının gasp edilmesine sermaye cephesinde tartışmalar devam ederken, Kıdem Tazminatı’nın gaspına dair Devrimci Demokratik Sendikal Birlik (DDSB) tarafından bu gaspın içeriğine dair yazıyı güncelliğinden kaynaklı okurlarımızla paylaşıyoruz.
“Türkiye İşçi Sınıfı’nın uzun mücadeleler ve bedellerle kazanmış olduğu haklarına yönelik saldırılar, 13 yıllık AKP hükümetlerince sistematik olarak sürdürülmüş ve sürdürülmeye devam edilmektedir.
Bu saldırıların adı bazen “Torba Yasa” , bazen “Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası”, bazen de “Asgari Ücret” olsa da, düzenleme adı altında yapılan bu değişikliklerin, işçi sınıfının emeğini daha fazla sömürme yaklaşımı hiç değişmemiştir. Şimdi ise hedefte Kıdem Tazminatı var!
Asgari ücret aldatmacadır,
Kıdem tazminatına operasyon yaptırmayacağız!
AKP, 7 Haziran seçimlerinde asgari ücrete dair tek bir söz söylemez, söyleyen muhalefet partilerini de işverenlere zulüm yapmakla suçlarken, muhalefet partilerinin seçim bildirgelerindeki asgari ücret vaatlerinin seçmen nezdinde ilgi uyandırması ve 7 Haziran seçim yenilgisinin ardından 1 Kasım seçimlerinde 1300 lira asgari ücret vaadiyle meydanlara çıkmıştır. Seçim sonrası kurulan Asgari Ücret Tespit Komisyonu’na işverenler fabrika kapatması, işçi çıkarma, fabrikaları ülke dışına taşıma tehditleri, hükümet ise işverenlerimizi ezdirmeyeceğiz, üzerlerine düşen yükün bir kısmını devletimiz karşılayacaktır, açıklamaları ile gitti. Bu süreçte hükümet her türlü dalavereyi çevirerek işçileri kandırmaya çalıştı.
AKP hükümeti işçilere Net 1.300 TL olarak vaat ettiği asgari ücreti, asgari geçim indirimini katarak hesaplamış ve bu aldatmaca tüm halkımızın gözü önünde yaşanmıştır. Dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu asgari ücret açıklaması yaparken tam bir anlam karmaşası yaratarak asgari ücreti; asgari geçim indirimini katarak “kaç çocuklu işçinin eline ne kadar para geçer” şeklinde açıklamayı tercih etmiş, halkın kafasını karıştırmak için her şeyi yapmıştır. Oysa durum halkımızın gözünde nettir! Bekâr bir işçinin 123,53 liralık asgari geçim indirimi çıkarıldığında asgari ücret net 1.176.47 lira olmuştur. Ancak minareyi çalan kılıfını da uydurmuş, 1300 TL seçim vaadine uygun düşen bir açıklama yapılmak suretiyle, halkımız açıkça kandırılmaya çalışılmıştır.
Asgari ücrete ikinci altı ayda zam yok!
Ana akım medyanın da açlık sınırının altındaki 1300 lirayı büyük bir lütuf gibi sunması ile herkes rakama takılmış, normalde yılda 2 kere yapılan zammın 1 kere yapılması, asgari ücretin gelir vergisi karşısında erimesi bu curcuna ile geçiştirilmiştir. Üzerine, 1 Ocak itibariyle; enerjiden iletişime, gıdadan ısınmaya kadar yapılan bir dizi zam yapılmış, asgari ücret zammı emekçinin cebine girmeden erimiştir.
Asgari ücret bahane işten çıkarma şahane!
Bütün bunlarla birlikte asgari ücretin ilan edilmesinin hemen ardından işverenler cephesinden gerçekleştirilen ve hükümet tarafından sessiz bir şekilde izlenen süreçte binlerce işçi ya işten tamamen çıkarılmış ya giriş çıkış yaptırılarak işçilerin kazanılmış hakkı olan kıdem farkı ortadan kaldırılmıştır. Asgari ücret tespiti sırasında dillendirilen işten çıkarma söylemi hayata geçirilmiş ve halen artarak devam etmektedir. Bütün bu politikaların açık net bir biçimde, sonuçları hesaplanarak üretildiği, sistematik bir saldırının parçası olduğu emek cephesinden net olarak görülmektedir.
Kıdem tazminatı saldırılarına karşı her alanda direnişi büyütelim,
mücadeleyi kesintisiz sürdürelim!
Bugün bu metnin imzacısı olan bizler, Türkiye İşçi Sınıfı olarak kazanmış olduğumuz Kıdem Tazminatı hakkına yönelik, egemenlerin sözcüsü AKP tarafından yürütülen GASP etme operasyonunu boşa çıkaracağız.
Hukuk sistemimize ilk olarak 1936 yılında 3008 sayılı iş kanunu ile giren ve 1971 tarihinde yürürlüğe konan 1475 sayılı iş kanunu ile günümüze kadar gelen Kıdem Tazminatı, işçi sınıfı için vazgeçilmezdir. İşçi sınıfının verdiği mücadele ve bedeller sonunda 1975 yılında 1927 sayılı kanunla; “1 yıl çalışan işçiye 30 günlük ücreti oranında kıdem tazminatı verilir,” şeklini almıştır. Türkiye işçi sınıfının 60’lı yılların mücadele ruhuyla ve 15-16 Haziran büyük işçi direnişinin ardından gelişen toplumsal mücadele atmosferinde kazandığı kıdem tazminatı hakkımızı 70’li yılların işçi sınıfı ruhuyla savunacağız.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu “Türkiye’nin en önemli zenginliği insan kaynağıdır. Biz bunu iyi yönetmekle mükellefiz. Güvenceli esneklik, uzaktan çalışma var şu anda, biz bu durumu legalleştirmeyelim mi?” açıklamasıyla patronların, işçilerin haklarını gasp etiğini hükümetin bu güne kadar bu geçeği bildiğini, açık ve net bir şekilde göz yumduklarını şimdi ise illegal işletilen bu sömürüye yasal kılıf ürettiklerini itiraf etmiştir.
Kıdem tazminatını zaten işçiler kullanamıyor safsatasıyla hükümet, kullandırmamak için kırk takla atmıyormuş gibi, hakkın kullanılması kendi sorumluluğunda değilmiş gibi bütün bir iki yüzlülükle, sorumluluğunu yerine getirememesinin bedelini işçi sınıfına ödeterek, kıdem tazminatını fona devir etmeye kalkıyor. Tam bir çelişki tanımlaması olan, hükümetin “güvenceli esneklik” olarak tarif ettiği; güvencenin de esnekliğin de ne anlama geldiğini başlıklar halinde anlatmak istiyoruz.
- Bütün çalışma yaşamında iş güvencesini ortadan kaldırmak.
- En güvenceliler olarak aktarılan başta 657 sayılı kanuna bağlı çalışan devlet memurları olmak üzere kamuda çalışan bütün emekçileri iş güvencesinden yoksun bırakmak.
- Taşeronlaştırmayı alabildiğine yaygınlaştırmak.
- İstihdam bürolarıyla işçi sınıfı için modern köle pazarlarının alanlarını genişletmek.
- Patronların istedikleri zamanda, istedikleri şartlarda, istedikleri yerlerde, istedikleri işçileri gönüllerince işten çıkarabilecekleri koşulları yaratmak.
- İşçi çıkaran patronların hiçbir sorumluluk taşımadan istediği gibi at koşturmasını sağlamak.
- İşçileri çok daha ağır koşullarda çok daha düşük ücretlerle çalışmasının önünü açmak…
Seçimlerin arkasından “reform”larına hız veren hükümet bir hazırlık süreci içerisindedir. Bu hazırlık Ortadoğuda ve ülke sınırları içerisinde bir süredir devam eden, önümüzdeki dönemde artarak gelişecek olan ekonomik, siyasal krizin faturasının kime kesileceğine dair politikaların ve sistemin kendini yeniden dizayn edebilmesinin hazırlığıdır. Restorasyon çalışmalarına Türkiye Kürdistanı’ndan başlayan devlet; aydınlar, akademisyenler, gazeteciler ve hukukçularla devam ederken, en büyük darbeyi, en büyük düşmanı olan işçi sınıfına vurmayı; işçi sınıfını güçsüz, savunmasız yani örgütsüz bırakmayı hedeflemektedir. Yaşanan bu süreç Diyarbakır’da, Suruç’ta, Ankara’da katliamlarla başlamış bugün T. Kürdistanı’nda sokağa çıkma yasakları ilan edilerek, operasyonlarda genç, yaşlı demeden anne karnındaki bebekleri katlederek sürmektedir.
Böylesi süreçlerin işçi sınıfının hayata bakışı noktasında karşılığı açık ve nettir. Bizler işçi sınıfının demokratik örgütleri ve sendikalar olarak bu katliamların sınıf cephesinden karşılığını biliyor. “Terörü temizleme operasyonu” adı altında gerçekleştirilen katliam politikalarının gerçek yüzünü Türk, Kürt, Ermeni, Laz, Çerkez, Boşnak, göçmen vb. bütün işçi sınıfına ve ezilen yoksul halkımıza anlatmanın sorumluluğunu taşıyarak bu açıklamayı yapıyoruz. Patronlar yani sömüren sınıflar karşısında ezilirken, haklarımız bir fiil gasp edilirken dilimize, dinimize, ırkımıza bakılmadığını görerek nerde bir ezilen varsa onun yanında olmanın işçi sınıfının karakterinde, tarihsel kökeninde olduğunu bir kez daha hatırlatıyoruz. Ve bu sürecin egemenler cephesinden büyük korkulara gebe olduğunu; bu korku haliyle yeni yasalar ve düzenlemelerle önümüzdeki süreçte işçi sınıfı hareketlerine karşı önlem alma saikıyla hareket edildiği ortadadır. Bizler, işçi sınıfının örgütleri de kendi önlemlerimizi aldığımızı ifade edelim; bu önlem ezilen, sömürülen Türk ve Kürt işçilerin birleşik mücadelesidir. Er ya da geç, ne pahasına olursa olsun mutlak gerçekleşecek bundan da hiç şüphe duyulmasın!
Taleplerimiz
- Kıdem tazminatına yönelik yasal düzenleme kaldırılsın!
- Kıdem tazminatının kullanılmasında uygulamada ortaya çıkan zorluklar ortadan kaldırılsın!
- Kıdem tazminatı ödemeyen patronlara ağır yaptırımların uygulanması için yasal önlemler, işçiler lehine derinleştirilsin!
- İstihdam büroları yasaklansın!
- Kamu personel rejiminde dönüşüm geri çekilsin!
- Taşeron çalışma yasaklansın!
- 657 Sayılı DMK’ da yapılmak istenen değişiklik geri çekilsin!
Devrimci Demokratik Sendikal Birlik”