H. Merkezi: 20 Mayıs Cumartesi günü Sarıgazi’de Partizan’ın çağrısıyla, 18 Mayıs İbrahim Kaypakkaya, Haki Karer ve Dörtler şahsında yapılan Mayıs ayı anma etkinliğine katılan bir Partizan okurunun kaleme aldığı izlenim yazısını olduğu gibi yayınlıyoruz.
“Biliyorum biraz geç kalmış bir yazı olacak. Geçte olsa, 18 Mayıs kızıllığıyla 20 Mayıs günü Sarıgazi’de her türlü engelleme ve ablukaya rağmen gerçekleştirdiğimiz anmayı anlatmak gerektiğini düşünüyorum.
Partizan’ın çağrısıyla 18 Mayıs, Haki Karer ve Dörtler şahsında yapılan Mayıs ayı anma etkinliğinin duyurusuna kulak veren herkes gibi ben de oradaydım. Her 18 Mayıs’ta içimi saran heyecandan daha farklı duygularla katıldım bu defa anmaya. Malum Aliboğazı’nda ölümsüzlüğe uğurladığımız 12 yoldaşın açtığı yaralar daha çok taze ve onları layıkıyla anmanın, davalarına sıkı sıkıya sarılmanın sorumluluğu-ağırlığı var omuzlarımızda… 18 Mayıs’ın kızıllığından oluşan korku duvarlarını Sarıgazi sokaklarında bire bir gözlerimizle gördük. Ve o korku duvarlarını yükselteceğimizin, yoldaşların bizlere bıraktığı mirasa sıkı sıkıya sarılacağımızın mesajlarını sloganlarımızla bir kez daha haykırmış olduk Sarıgazi sokaklarında…
Anmanın başlayacağı Derya Market önü, ara sokaklar polis ablukasına alınmış ve alan adeta savaş yerine çevrilmişti. Polisin alana gözaltı ve sadece tutuklama için geldiği ortadaydı. Tabi bizim hedefimizde de hiçbir şekilde gözaltı vermeden bu anmayı yapmak vardı. Zira öyle de oldu… Toplanmaya başladığımız yerde her yoldaşın gözünde aynı kararlılık ve aynı soru olduğu çok açıktı: “Biz bugün burada önder yoldaş şahsında ölümsüzlüğe uğurladığımız kızıl karanfillerimizi anacağız, ama nasıl?” Yapılan kısa bir değerlendirme sonucunda Cem evi önünde toplanma ve oradan yürüme kararı alındı. Kitleyi Derya Market önünde bekleyen polisler için bu durumun çok sinir bozucu olduğu ise gözümüzden kaçmadı.
Cem evi önünde toplanılmaya başlandığında ise akreplerle kitle taciz edildi. Bir yoldaşın önünü ara sokakta akreple kesen sivil polisler, yoldaşı kahveye sıkıştırarak taciz etti. Yoldan geçen herkese korku salmaya çalışan polisler, üç kişinin yan yana durduğu yerde akrep tipi araçlarla durarak konuşmaları dinleyip taciz etmeye bir süre devam ettiler.
“Yoldaş biz bugün, bu sokaklarda önder yoldaşı haykıracağız”
Cem evinin önünde polis tacizi eşliğinde belirli bir zaman bekledikten sonra bir yoldaş “Yoldaş biz bu gün, bu sokaklarda önder yoldaşı haykıracağız…” dedi. O an hissettiğim duyguları, şu an ifade edecek kelime bulamıyorum. Bu bana, İbrahim Kaypakkaya’nın Amed Zindanları’nda günlerce süren işkencelere karşı ördüğü direnişi, 27 Ekim 2015’te Dersim dağlarında bu direniş bayrağını taşıyan TİKKO Gerillası Özgüç Yalçın’ın dili kesilinceye kadar büyük bir kararlılıkla haykırdığı sloganları, bu sloganları son olarak Aliboğazı’nda haykırarak düşmana korku salan 12 Kızıl Karanfilimizin inancını hatırlattı.
Ve sonrasında dört yol ağzını trafiğe kapatarak 12’lerin fotoğrafının ve önder yoldaşın fotoğrafının olduğu pankartımızı açtık. Devamında bir yoldaş Sarıgazi halkına çektiği ajitasyonlarla Kaypakkaya’yı ve o’nun bıraktığı kızıl bayrağı dalgalandırmaya devam edeceğimizi haykırarak, gelecek güzel günlerin yollarını aramak ve açmak için Partizan saflarında olma çağrısı yaptı. Apartmanlara şöyle bir göz attığımda ise pencerelerinden ve balkonlarından büyük bir merakla eylemi izleyenleri, yer yer alkış tutanları gördüm. Bir süre kapadığımız yolda ajitasyonlarımızı ve sloganlarımızı haykırdıktan sonra iradi olarak eylemi sonlandırdık.
“Pişt kapı açık içeri gelin hemen”
Ara sokaklara çekildiğimizde ise akrepler gözaltı yapmak için dolaşmaya başladı. Bizlerde girdiğimiz her ara sokakta sloganlarımızı daha yüksek sesle atmaya başladık. Bir evin arka bahçesine girdiğimizde ise gençler pencereye çıkmış ve bizim neden orada olduğumuzu bildikleri için, “Pişt kapı açık içeri gelin hemen. Biz otomatiği açtık, hadi acele edin” diye seslendiler. Baya bir ısrarcı oldular evlerine girmemiz için. Halkın sahiplenmesi ve evini açması ise ayrı bir motive etti bizi… Daha sonra ara sokaklardan sloganlarımızı atarak çekildik.
“Düşman saldırıyorsa iyidir”
Polisin Sarıgazi sokaklarını ablukaya alması ve yürüyüşün başlayacağı yerden anmanın başlayamaması hiçbir şekilde olumsuz etkilemedi beni, eminim bütün yoldaşlarda aynı duyguyu hissetmiştir. Devletin OHAL bahanesiyle sokak ortasında gerçekleştirdiği infazlar, gözaltı ve tutuklama terörüne rağmen uzun zamandır yüzünü görmediğim tanıdık, tanımadık birçok kişi anmaya katılmak için Sarıgazi sokaklarının yolunu tutmuştu. O günden hafızama kazdığım iki şey var. Birincisi anmaya gelen kitlenin yüzde 90’ını gençlerin oluşturması ve o gençlerin her şeye rağmen gözlerindeki kararlılık ve davaya olan inançtı… İkincisi ise ÇAPSIZ-FİTURSUZ ve GEÇİÇİ bir hizip sürecinde kitlemizin kararlılığı ve saflarını doğru belirlemesiydi. Tabi en önemlisi ise kendi gücümüze dayanarak bir anma yapmamızdı…
Üstelik Başkan Mao’nun da dediği gibi: “Düşman saldırıyorsa iyidir. Daha çok saldırıyorsa bu daha da iyidir. Zira bu onun sizden çok korktuğunu gösterir. (Mao Zedung)”
Unutmadan ve son olarak: Hem içimizde ki, hem de dışımızda ki düşmanla mücadele ettiğimiz böylesi bir süreçte hem kararlı hem de kitleseldik…
Partizan okuru!