İnsanlık tarihi sınıf mücadelesi tarihidir. Sınıf mücadeleleri insanlık tarihinin motor gücü olagelmiş ve insanlığın günümüze dek toplumsal evriminde etken rol oynamıştır. İnsanın ve toplumların tarih sahnesinde gelişimi, evrimi şekillenirken; her toplumsal dönem kendi iç dinamikleri çerçevesinde gelişim kat etmiştir. İnsan bulunduğu toplumsal dönemin üretim ilişkileri içerisinde kendini var etmiş ve var etmektedir.
‘İnsanlar, hayvanlardan, bilinçle, dinle, ya da herhangi bir başka şeyle ayırdedilebilir. İnsanlar kendi geçim araçlarını üretmeye başlar başlamaz, kendilerini hayvanlardan ayırdetmeye başlıyorlar, bu, onların kendi fiziksel örgütlenişlerinin sonucu olan bir ileri adımdır. İnsanlar, kendi geçim araçlarını üretirken, dolaylı olarak, kendi maddi yaşamlarını da üretirler.
İnsanların kendi geçim araçlarını üretiş tarzları, herşeyden,önce doğada hazır buldukları ile yeniden üretmeleri gereken geçim araçlarının doğasına bağlıdır. [s. 5] Bu üretim tarzı, basitçe bireylerin fizik varlıklarının yeniden üretimi olarak ele alınmamalıdır. Bu üretim tarzı, daha çok, bu bireylerin belirli bir faaliyet tarzını, onların yaşamlarını ortaya koyan belirli bir biçimi, belirli bir yaşam tarzını temsil eder. Bireylerin yaşamlarını ortaya koyuş biçimi, onların ne olduklarını çok kesin olarak yansıtır. Şu halde, onların ne oldukları, üretimleriyle, ne ürettikleriyle olduğu kadar, nasıl ürettikleriyle de örtüşür. Demek ki, bireylerin ne oldukları, üretimlerinin maddi koşullarına bağlıdır.’ (K. MARX-F.ENGELS ALMAN İDEOLOJİSİ sy:19)
Yer küremizde yaşama adımını atan insan varlığını ve sürekliliğini sürdürmek adına giriştiği üretim ve üretim ilişkileri, onu günümüz koşullarına dek taşırken en ilkel dönemlerden günümüze değin dünyayı yorumlama içerisine girmiş ve tarih boyunca her farklı toplumsal dönemde farklı yorumlarla karanlık dünyasını aydınlatma çabası içerisinde olmuştur. ‘bilgi sınırlılığı’ gereği yer yer mitolojik yorumlara yer yer mekanik yorumlara sığınmış ve sığınmaktadır. Toplumsal üretim ve üretim ilişkileri içerisinde dünyayı yorumlama cabası içerisine giren insanlık kapitalist Avrupa koşullarında ‘sadece yorumlama’ ile yetinilmeyeceğini aslolanın ‘onu değiştirme’ çabası olduğunu bilince çıkarmıştır. Dünyayı anlamak onu değiştirmekten geçmektedir. Her anlama girişimimiz anlayacağımız şeye teması ve onu değiştirmeyi berberinde getirir. Elmanın tadını almamız için elmayı ısırmamız gerekir elmayı ısırmakla elmayı değiştirmiş oluruz. Madem ki insan kendi emeğinin ürünü ve toplumsal emek süreci toplumsal ilişkilerin varlık koşulları, madem ki insan o toplumsal ilişkilerin ürünü. Öyleyse dünyayı değiştirme çabası mevcut toplumsal üretim ve üretim ilişkilerinin değişimini amaçlamak ve pratik mücadelesinden geçer.
Dünyayı değiştirme çabasını amaç edinmiş her bir birey bulunduğu toplumsal üretim ilişkilerinin bir ürünü olarak kendini, değiştirmekle başlamalı. Geldiğimiz her toplumsal üretim biçimi kendine özgü olan üst aşama olarak tanımladığımız Dünya görüşüne ve kültürüne sahiptir. Bireyin bağrında çıktığı Emperyalist yarı-feodal üretim ve üretim ilişkileri bu temelde gerici birçok hastalıklı yan taşımaktadır. Bu geri yanlar, bireyin geldiği üretim ilişkileri temelinde bünyede taşınmakta. Bu geri yanlar Dünyayı değiştirme girişimi Kaygısı taşıyan her bir bireyin ilk hedefi olmak zorundadır.
‘Dünyayı yorumlamanın’ yetmezliğini görüp ‘onu değiştirme’ çabası adına yola çıkanların girişimlerinin bugüne değin bıraktığı ve Marksizm-Leninizm-Maoizmde hayat bulan en değerli miras ise bir Komünist Partinin varlığının kaçınılmazlığıdır. Dünyayı değiştirme hedefli bir programa sahip komünist parti, gökten zembille inmemektedir. Komünist Partiyi var eden onun değiştirici programı ve o amaç etrafında kenetlenmiş militanlarıdır.
Geldiği toplumun üretim ilişkilerinin geri yanlarının hakim olduğu birey, geri yanlarla mücadelede ve yeniyi yaratmada Marksizm-Leninizm-Maoizm’i rehber edinerek pratiğe girişmeli. Bu zeminde değiştirmeye atılan ya da atılacak ilk adım değişmek olacaktır. Değişime atılacak adımda beslenilmesi gereken tek adres MLM dünya görüşü ve onun ete kemiğe büründüğü Komünist Parti önderliğinde örgütlenme ve örgütleme çabası olacaktır. Ancak tek tek bireylerden oluşan Komünist Parti, tek tek bireylerin geldiği toplumsal ilişkilerin taşıdığı birçok yetmezliğinde toplamı olmaktadır. Tek tek bireylerin kolektif iradesinde ete kemiğe bürünen partinin yetmezlikleri, yine aynı şekilde tek tek bireylerin yetmezliklere karşı ‘görevimiz’ bilinciyle hareket etmesiyle aşılacaktır. Öyleyse mevcut koşullarda içinde bulunulan yetmezlikler ‘bizim dışımızda gelişen ve bizim dışımızda aşılacak yetmezlikler’ değildir. Her bir yetmezlik ‘bizim yetmezliğimiz’ anlayışıyla yetmezliklere yabancılaşmaktan ziyade yetmezlikleri görev bilmek dünyayı değiştirme iddiasında ısrarın kendisidir.
Bireyin yetmezliklerini asması, gelmiş olduğu toplumsal ilişkilerin bünyesinde yarattığı tüm geri yanlarla mücadele temelinde gelişir. Bu mücadele pratiğe yani emek sürecine dahil olmakla başarıya ulaşır. Verilecek emeğin niteliği karşılığı ile doğru orantılı olacaktır. Bireyin yetersizliklerle mücadele temelinde vereceği pratik emek bireyi var edecektir. Yetmezlikleri ile mücadele temelinde verilen emeğin yarattığı bireylerin ortak iradesinde yaşam bulmuş Komünist Parti de o denli yetmezlikleriyle mücadeleyi geliştirmiş bir parti niteliğine bürünecektir. Komünist partinin her bir militanı tüm yetmezlikleri ile mücadele ettikçe komünist parti de mücadeleyi büyütecektir. Yetmezliklere yabancılaşmak değil, yetmezlikleri görev bilmek dünyayı değiştirme iddiamızın samimiyette sınanmasıdır. Komünist Partinin yetmezlikleri her bir militanın önünde duran bir görev olmalıdır. İnsan kendi emeğinin ürünüdür. Komünist Parti, militanlarının emeğinin ürünüdür.