İstanbul:Cumartesi Anneleri ve kayıp yakınları 655‘nci haftada Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelerek 19 Ekim 1995’te kaybedilen Fehmi Tosun ve Hüseyin Aydemir’in akıbetini sordu. Cumartesi Anneleri’nin bu haftaki oturumuna HDP Milletvekili Pervin Buldan ve CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ile Berkin Elvan’ın annesi Gülsüm Elvan da katıldı.
‘Bu meydan bir hafıza meydanıdır’
Diyarbakır’da kayıp ailelerinin avukatlığını da yapan CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, 9 Kasım 2005’te Hakkari’nin Şemdinli ilçesinde Umut Kitabevi’nin bombalanması olayını hatırlatarak, “Derin devlet Şemdinli’de suçüstü yakalandı. 2 jandarma görevlisi ile bir itirafçı Umut Kitabevi’ne bomba attılar. Kaçarlarken Şemdinli halkı yakaladı ve devlete teslim etti. Yapılan saldırı sonucu Umut Kitabevi’nde bir vatandaş ölmüştü. Olayın failleri 39 yıl ceza almışlardı. Van 1. Ağır Ceza Mahkemesi birkaç gün önce tutuklu sanıkların tahliyelerine karar verdi. Aynı mahkeme olayın faillerine örgüt üyeliğinden de beraat verdi. Bu iktidar eski derin devletin yeni sahibi. Roboski’nin sorumluları hiçbir olayı aydınlatamaz. Elleri her zaman kanlı olur. Burası bir hazıfa meydanıdır, biz bu meydanda hafızayı taze tutmaya devam edeceğiz” dedi
Beyaz toroslar yerini SİHA’lara bıraktı
Kendisi de aynı zamanda bir kayıp yakını olan HDP milletvekili Pervin Buldan Galatasaray Meydanı’nda ki adalet ve vicdan arayışı mücadelesine değinerek; “Fehmi Tosun’u, Hüseyin Aydemir’i, Savaş Buldan’ı kaybedenler zihniyet olarak aynı şeyi yapıyorlar. Yöntemleri değişti ama zihniyetleri değişmedi. Fehmi Tosun ve Hüseyin Aydemir’i beyaz torosla kaçırdılar şimdi SİHA’larla insanları kaybediyorlar çünkü zihniyet değişmedi. Kaybettiklerimizi çıkarsın diye çağrıda bulunduğumuz bu iktidar gelip geçici. Gidecekler ve bize hesap verecekler. Katiller hesap verene kadar, toprağın altına gömdüklerimizi bulana kadar bu mücadele devam edecek” diye konuştu.
‘Başımız dimdik hesap soracağız”
22 yıl önce kaybedilen Fehim Tosun’un eşi Hanım Tosun ise “Başımız dimdik hesap soracağız” diyerek şöyle dedi: “Fehmi’nin hikayesini anlatmayacağım. 22 yıldır aynı hikayeyi anlatıyoruz. Fehmi ve Hüseyin siyaset kimliğine sahipti ama siyaset herkesin hakkıdır. Bu kimliğe sahipler diye kimsenin yargısız infaza hakkı yoktur. Onlar yargısız infazı hak etmemiştir. Çocuklarının gözü önünde gözaltına alındılar. Gözaltına aldıkları o aracın plakasını güvenip size verdik ama hiçbir şey yapmadınız. Fehmi gözaltına alındı ertesi gün beni Gayrettepe Siyasi Şube’ye çağırdılar. Siyasi Şube’den bir yetkili ‘Sen konuşmuyorsun bu adam kaybolacak’ dedi. Demek ki kaybetmek için aldılar. Tüm katiller yargı önüne çıkana kadar iki elim yakanızda olacak. Ben ölsem de bunun hesabını sizden soracak olanlar var.”
Lice’den zorla göç ettirdiler, İstanbul’da ise kaçırdılar
İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon adına basın açıklamasını ise Sebla Arcan okudu.
“İktidarların yok saydığı ve unutturmaya çalıştığı devletin en vahşi uygulamalarından biri olan gözaltında kaybetme suçu unutulmasın, toplumsal belleğimizde yer alsın diye Galatasaray’dayız” sözleriyle başlayan açıklamanın devamında Fehmi Tosun ve Hüseyin Aydemir dosyasına dair aktarımlar yapıldı. Tosun ve Aydemir’in ağır baskılar nedeniyle Lice’yi terk ederek aileleri ile birlikte İstanbul’a taşınmak zorunda kaldığı belirtilerek şöyle devam edildi:
“19 Ekim 1995 sabahı Fehmi Tosun ve arkadaşı Hüseyin Aydemir, birlikte kahvaltı ettikten sonra Tosun ailesinin Avcılar’daki evinden çıktılar.
Fehmi Tosun akşam saatlerinde silahlı, telsizli sivil polisler tarafından 34 UD 597 plakalı Beyaz Toros araçla evinin önüne getirildi. Kendisini gören eşi ve çocuklarına ‘Gözaltına alındım, beni öldürecekler!’ diye bağırdı. Onlar Fehmi’nin yanına koşunca zorla araca bindirilerek evinin önünden götürüldü. Olaya çevredeki komşular da tanık oldu.”
Hemen Avcılar Karakolu’na giden Hanım Tosun’un aracın plakasını verdiği polislerin plakayı kontrol ettikten sonra “Bizim yapacağımız bir şey yok” dedikleri aktarıldı.
‘Etkin bir soruşturma yapmayan AKP hükümeti de sorumludur’
Ailelerin tüm başvurularına rağmen Fehmi Tosun ve Hüseyin Aydemir’in gözaltına alındığının inkar edildiği belirtildi. İç hukukta sonuçsuz kalan davanın AİHM’e taşındığı, 2003 yılında hükümetin AİHM’e verdiği savunmada “Hükümetimiz Fehmi Tosun’un kaybolması olayının meydana gelmesinden dolayı üzgündür. Bir kimsenin kaybolması olayı hakkındaki soruşturmanın eksik yapılmasının, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2. maddesinin ihlalini oluşturduğu kabul edilmektedir” diyerek gerekli önlemleri alıp etkili bir soruşturma yürüteceği taahhüdünde bulunduğu söylendi. Ancak etkin bir soruşturma yapılmadığı ve zaman aşımından takipsizlik kararı verilen dosyanın Anayasa Mahkemesi’ne taşındığı anlatıldı.
İHD adına yapılan açıklama dönemin devlet ve polis yetkilileri ile AİHM’de suçu kabul etmesine karşın soruşturma yürütmeyen AKP hükümetinin de sorumlu olduğu belirtilerek sonlandırıldı.