Bir kapı sesi, belki birçok kişi için bir şey ifade etmeyebilir. Ama benim için iki anlam ifade ediyordu. Birinde kapıyı açan taraf, diğerinde ise kapıyı çalan taraf oluyorsunuz. Kapının içerdeki tarafındayken sürekli bir beklenti içindeydim; “Yoldaşlar ne zaman gelecek? Bu sefer geldiklerinde ne anlatacaklar?”, “Acaba içinde kadın yoldaşlar da olacak mı?” Bir sürü şey aklıma geliyordu. O zamanlar yaşım küçük olduğu için yoldaşların yaklaşımları, gösterdiği ilgi, bir çocuk olarak özlemini çektiğim şeylerdi. Yoldaşların sürekli bize içinde bulunduğumuz durumu, işleyen sistemin nasıl olduğu ve yaşadığımız sorunları sürekli bıkıp usanmadan anlatıyorlardı.
O zamanlar bunlara pek anlam veremiyordum. Ama biraz yaşım büyüdüğünde yapılan haksızlıkları; hem evde hem de toplumda emeğimin görülmediğini, bir kadın olarak yaşadığım zorlukları görünce yoldaşları daha iyi anlamaya başladım. Özellikle bir kadın olarak neden dağları tercih etmem gerektiğini ben onlardan öğrendim. Bir kadının özgürleşmesi için mücadele etmenin, dağların zorunlu olduğunu anlattıklarında aslında tam da yaşanması gereken hayatın bu olduğunu düşündüm. Ama sürekli onları dinlemek artık yetmiyordu. Artık benim de onlarla bütünleşmem gerektiğini sadece dinleyen değil de anlatan olmam gerektiğini, başkalarının umudu olmam gerekliğini anlamıştım.
Bu toplumda kadın olmak, sınırları olmak demekti. Çizilen sınırlarda yaşamak demekti. Bir kadın olarak bu sınırları zorlamak, takılan zincirleri kırmak kolay değildi. Bu zorlukları aşmamda yoldaşlardan aldığım güç, benim bu sınırları zorlamamda büyük destek oldu. Ben artık “dünyası ev olan” bir kadın olmak istemiyordum. Gücümü açığa çıkarmaya, bu dört duvarı parçalayarak başladım. Prangalarım olmayacaktı, özgürlük bu demekti benim için. Ve ben, o eşikten dışarı adımımı attığımda artık benim evim bu kocaman dünya olacaktı.
Şimdi eşiğin, kapının dışında duyuyorum çalan kapının sesini…
Çalan kapının sesini dışarıdan duymaya başladığım zaman benim için erişilmez olana erişmiştim. Artık yoldaşlarımın yanındaydım, silahım vardı. Hem dışarıda hem evde görülmeyen emeğim görülmeye başlanmıştı. Şehit yoldaşlarımızın yürüdüğü patikalardan yürüdüm, yattığı yerlerde yattım. Benim için hayal olan şeylerin erişilmez olmadığını gördüm. Sonra ilkler başladı hayatımda. İlk nöbet tutmam(deneyimli bir yoldaşla birlikte), gecenin karanlığında, silahım yanımda yoldaşların bana güven duyarak uyumaları bana güç vermişti.
İlk yürüyüşlerim komik başlamıştı. Yürümeyi sanki yeni öğreniyordum. Ama her düşüşümde yoldaşların elimden tutup beni kaldırmaları beni daha çok güçlendirdi. Ve yere daha sağlam basmamı sağladı. Sonra ilk silahı tutuşum, ilk ateş edişim… Bana iki yabancının tanışması gibi gelmişti. Fakat zaman geçtikçe o yabancılık son buldu. O yabancı şey, artık hayatımın bir parçası, hayatımın vazgeçilmezi oldu. Çünkü biz onunla birlikte bu sisteme başkaldırmıştık. Sonra beklediğim o an gelmişti. Ve kapının çalmasıyla içeride olanın “kim o?” demesi ve yoldaşın da “TİKKO’cuyuz” diye cevap vermesi sonra ananın kapıyı açıp bize sarılması, benim de gerçekten başkalarının umudu olduğumu göstermişti. Benim evde gösterdiğim sevgiyi, onlara beslediğim özlemi şimdi başkaları benim için hissediyordu. Sonra diğer grupların olduğu alana ilk gelişim ve yoldaşların o samimi ve candan sarılışları… Hepsinin öyle çok anlattığı şey vardı ki her yoldaştan farklı şeyler öğreniyordum. Ama en önemlisi de kendimi tanımaya, kendi hayatımı sorgulamayı öğrendim. Ve evden çıkmakla ilk adımı atmıştım. Ve sadece evin o dört duvarından çıkmıştım. Toplumun çizdiği sınırlardan hemen çıkamadığımı burada kendi gerçeğimle yüzleştiğimde fark ettim. Geleneksel kadın rollerini aşmak o kadar da kolay değilmiş. Bir meseleye yaklaşımımda ortaya çıkan duygusallık, kendine güvensizlik, ya da her şeye kendi merkezinden bakma vb… şeyler, burada gördüğümüz özgün eğitimlerde kendi gerçekliğim olarak karşıma çıktı. Ve ben ilk defa gerillada tanımaya başladım kendimi.
Bütün bunlar sistemin bize yüklediği rollerin yansımasıydı. Ve ben onları yıkmak ve aşmak için ilk adımları burada attım. Bu adımları sıklaştırarak yürümeye devam ediyorum. Ve şimdi burdan şunu daha net söyleyebiliyorum. Benim mücadelem aynı zamanda benim gibi ezilen bütün kadınlar için.
Dersimden bir kadın gerilla