PARTİ İNŞASI VE SÜREKLİLİĞİ SAĞLANMIŞ ÖNDERLİK
Tarihsel bir süreçten geçiyoruz.Her birimiz bunun farkındayız; kulaklar sağır, gözler kör, uykuda ölü taklidi yapmanın bir anlamı yoktur.
Tarihsel bir süreçten geçiyoruz. Parti ve önderliğin inşası, doğru bir siyasal hattın, MLM temelde sürekliğinin sağlanması her geçen gün daha da hissedilir bir durum olarak kendini dayatmaktadır.
Parti ve önderliğin inşası sürekliliği sağlanmış önderlik olgusu ve bununla beraber doğru temelde çizginin sürekliliğinin sağlanması dediğimiz olgudan ne anlamalıyız?
Dönem dönem bu sorun üzerinde parti belgelerinde durulmasına rağmen yaşadığmız sürecin özgünlüğünden dolayı bir kez daha tekrar bu sorun üzerinde durmamız gerekiyor. Bu sorunu doğru temelde ele alamadığımızda sorunların çözümü noktasında dirayetli bir tartışma ve var olan sorunları doğru temelde çözülmesi de beklenemez. Zira sorunu ele alışımız noktasında parti ve önderlik olgusu sürekliliği sağlanmış parti önderliği ve doğru MLM parti anlayışı ve çizginin de doğru temelde ele alınması olgusundan bağımsız olarak ele alınıp tartışılması eğri cetvelden doğru çizgi beklemeye benzer ki; bu da bizi yanılışın doğrusu olmaz olsa bile doğru bir şey çıkmaz anlayışına götürür, oprtunizmi kendi içimizde hakim kılar.
Tarihsel bir süreçten geçiyoruz, bir kez daha geçmişimize dönüp bakmamız gerekiyor. Bu sorun esas anlamda parti (2.OPK) 6. konferansında parti önderliğimiz süreci ele alıp değerlendirirken MLM bir yaklaşım doğrultusunda sorunu çok açık ve net bir plan şeklinde sürecimizin içinden geçtiği dönemi, örgütsel dağınıklık süreci, toparlanma süreci, parti ve önderliği inşası, idelojik mücadelenin amansız bir şekilde yürütülmesi gerektiğini belirtirken iki çizgi mücadelesininde amansız bir şekilde sürdürülmesi gerektiğinin altı çizilerek yaşadığımız süreçten kaynaklı olarak ortaya çıkan eksik ve yetersizliklerimizin de özelleştirel bir yaklaşımla sürecimizi ele alarak parti inşası içinde aynı zamanda TİKKO’nun da inşa edilmesi gerekleri anlatılıp çiziliyordu.
Parti önderliğinin sorunu bu şekilde ortaya koyan bir çok belgesi bulunmaktadır. O dönemki parti önderliğinden engellemelerin olduğu ve parti genel sekreterimizin şehit düşmesi sonucu, parti belgelerinde açıkça belirtilen bir çok sorundan biri olan PARTİ İNŞASI olarak ele alınan sorun, ki doğru temelde ele alınmıştı, MLM yaklaşımı özü itibariyle taşıyordu ama süreci sonlandırma veya devam ettirme noktasında parti genel sekreterimizin şehit düşmesi, ki Mehmet Demirdağ yoldaş bu süreci götüren bir yoldaştı, ömrü partinin inşasını sağlamlaştırma ve sürekliliği sağlanmış önderliği ve doğru temelde çizginin sürekliliğinin sağlanması olgusunu görememişti.
Daha sonraki dönemde parti içinde olan MLM yaklaşımlarla hareket etmeyen birkaç insan tarafından PARTİ İNŞASI kavramı yerine gene Mehmet Demirdağ yoldaşa ait olmayan bir yaklaşımı, partinin bir anlayışmış gibi M.DEMİRDAĞ yoldaşı YENİDEN İNŞA’NIN MİMARI gibi yansıtarak parti belgelerinde açıkça tahrifata başvurmuşlardır.
Şu soru sorulabilir; o dönemde böylesi bir yönelim içine neden girildi? Parti belgelerinde neden tahrifat yapıldı? Yayınlanan yazılarda neden yeniden inşa anlayışını parti anlayışmış gibi yansıttılar vb vb…
Bu sorunda bir çok çelişkili yan ele alınıp değerlendirmek mümkün ve hepsi de bir çelişkidir. Şunun belirtebiliriz ki, biz bir takım kavramların peşinde değiliz. O dönemde de değildik, şimdide değiliz. Ama bir takım kavramlar, parti anlayışları ve değerleri, bize ait olmayan anlayışlar, parti programatik görüşlerine uygun olmayan yaklaşımlar, parti ile bağdaşmayan yaklaşımlar parti anlayışı gibi yansıtılırsa, partinin pragramatik görüşleri esnetilerek “şunu demedik de bunu dedik”, “bunu demek istedik ama yanlış anlaşılmış”…vb diye sorun açıklanırsa orda tahrifata gitme vardır, parti anlayışından uzaklaşma vardır, kendi anlayışını/yaklaşımını partiye dayatma vardır ve bu da kabul edilir bir durum olarak ele alınıp değerlendirilmez. Hali hazırda politik seviyenin çok düşük olduğu aşamada seyrettiğimiz düşünülürse bu sorun bizler açısından daha da önemli olduğu kavranır.
Her yazılan şey doğru olmayabilir, her yazılan şey de birebir partiyi bağlamaz. Bunun geçmiş örneklerini sıkça yaşadık ve halen de yaşanma ihtimali olduğu akıllardan çıkarılmamalıdır. Bizlerin klavuzu 72 pragramatik görüşlermizdir, biz her soruna bu bakış açısıyla yaklaşmalıyız. Bize ait olmayan bir şeyi bize ait gibi sunulması da, bizler tarafından kabul edilmesi de asla beklenmemelidir. MLM anlayışımız içi boşaltılırsa, parti belgelerinde tahrifat yapılırsa, kişilerin görüşleri tüm partiyi bağlayacak şekilde ele alınırsa, bize ait olmayan anlayışlar yayınlanırsa o zaman her partilinin görevi ilk önce ortaya konulan anlayışın/kavramların doğru bir şekilde ele alınmasını savunur bunun mücadalesini verir. Ortaya koyulan yaklaşımlar doğrultusunda idelojik mücadale yürütürüz. Sanırız bu yaklaşıma kimse karşı çıkmaz, es geçeceğimiz bir sorun olarak ele almaz.
Parti anlayışı ve devrimci kültürümüz değerlerimiz herşeyin üstünde gelir. Parti içi tartışmalar ve ideolojik mücadale esnetilmez, tüzük normları hepimizi bağlar; tüzük dışı yaklaşımlar hiç bir zaman kabul edilemez, bugüne kadar bu değerlere sahip olduk savunduk, bundan sonrada savunacağız. Bu da her partilinin görevidir, bu sorumluluklardan da hiç kimse kaçamaz! Tüzük bizim anayasamızdır, tüzük ilkeler bir kenara bırakılarak da idelojik mücadale yürütmek partinin altını dinamitler ve bozar, onu şekilsiz bir yapı haline getirir. Biz bunları tarihimizin bir çok kesitinde yaşadık bir kez daha yaşatma hakkına-lüksüne sahip olanlar varsa da geçmişimize baksınlar ders alsınlar.
Bu anlamıyla yeniden inşa anlayışı veya farklı yaklaşımlarda olabilir bizlerin önüne getirilip “buyrun ben yaptım oldu, herkes de bunu savunsun uygalasın” deme hakkını-lüksünü bu parti hiç kimseye vermedi. Ve bu noktada Parti yetkileri/hakları keyfiyatçı bir şekilde kullanılırsa elbette parti ve partili yoldaşlar bu anlayışı kabul etmez, etmemeli ve edemeyiz de.
Bir çok konuda farklı yaklaşımlar bize aitmiş gibi çıkabilir bunların çözüm yöntemi de basittir ama her zaman bu söylediğimiz bu minvalde olmayabilir, yazıyı yazanla yayınlayan arasında bir kan uyumu – doku uyumu, idelojik birliktelik olduğu için yazılar şu ya da bu sekide çıkabilir, bağlayıcılık olduğu yansıtılabilinir. Burada da kriterimiz partinin programatik görüşleri olur, itiraz noktamızda bu eksen üzerinden yükselir.
“Parti bir çelişkidir”; herşey doğru ile yanlış arasındaki mücadeeye indirgenebilir, doğru anlayışı savunanlarla yanlış anlayışı savunanlar arasında bir kan doku uyuşmazlığı vardır, idelojik mücadelemiz de bu temel üzerinden yürümek zorunda kalacaktır. Bu da rededeceğimiz bir olgu olamaz bizler açısından.
Burada öne çıkaracağımız sorunlardan biri de her olayda olduğu gibi sınıf tavrı ile sorunlara bakış açımız olmalıdır. Hangi sınıfın penceresinden soruna bakıyoruz; proleterya mı burjuvazi mi? Gerek ulusal sorun, halk savaşı, kemalizim-ittifaklar sorunu, sınıfların tahlili, devrimin yolu…vb vb her yazı anlayış, teorik yaklaşım ve değerlendirme bir sınıfın damgasını taşır .Her hareket davranış düşünce bir sınıfa dolayısıyla bir ideolejiye tekabül eder, doğallığında bizim tarzımız yaklaşımımız da 72’de söylenen doğru bilimsel yaklaşımdan bağımsız olarak ele alınıp değerlendirilemez, teorik politik yaklaşımlarımızda bu doğrultuda ele alınıp değerlendirilmelidir.
Geçmişte de itiraz noktamız bu eksen üzerinden yükselişmişti, şimdi de bu eksen üzerinden yükselmelidir. Sanırız hiç kimse buna itiraz etmez.
Neyin ne kadar doğru olup olmadığı noktasındaki kriterimiz MLM bakış açısı olmak zorundadır. Kafamızda oluşan doğrular ile Carventes’in roman kahramanı Don Kischot tarzı yel değirmeninine saldırmak olur ki, bu da olmayan bir şeyi somutmuş gibi yansıtmak olur. Yansıtmak ile objektif gerçeklik çok farklıdır. Somut şartlardan hareket
etmediğimizde niyetlerimizle yola çıkarsak-yazarsak olmasını istediğimiz şey ile gerçekçi olanla doğal olarak farklı olacaktır ve bu da bizi sübjektivizme götürür. Hiç akıldan çıkarmamamız gereken bir şey daha vardır ki oda kavramların sınıfsal karekteri olduğu gerçeğidir. Kavramların sınıfsal karekteri vardır ve hiç kimse keyfiyatçı bir şekilde bize ait olmayan kavramları kulanarak bilinç bulanıklığı yaratamaz, bu hakka ve lükse de kimse sahip değildir! Yok eğer illa “ben kullanırım” diyorsa zaten orda da sınıf tavrını koymuş demektir.
Parti inşası;
Tarihsel bir süreçten geçiyoruz diye yazımıza başladık kimilerince abartılı bir söylem süreç ,olarak ele alınıp değerlendirilmesi olgusunuda içinde barındırabilir yada kimilerince dünya yansa içinde bir cöpü bulunmaz diyede algılanabilme durumu vardır.Bizler gerçekçiyiz çünkü gerçekler devrimcidir olgusundan haraeket etmekteyiz.Biz devrimci ve komünistlerin tek bir kaygısı vardır .Parti ve kitleler.Bunun dışında bir kaygımız söz konusu olamaz.
Parti inşası önderliğin inşası ve çizginin sürekliğinin doğru temelde inşası içinden geçtiğimiz süreçten bağımsız bir şekilde ele alınamaz bu noktada sürecin kavranması noktasında her bir partili yoldasa görev ve sorumluluk düşmektedir.
Parti inşası ve akabinde parti belgelerinde tahrifat yapılarak kendi bireysel düşüncelerini parti bünyesine sirayet ettiren düşüncenin nereden kaynaklandığını ortaya koyalım.
Bu sorun farklı bir ülkede farklı bir coğrafyada PERU KOMÜNÜNİST PARTİSİ nin içinden geçmiş olduğu süreç ele alınarak partimizTKP/ML ye sobloncu bir şekilde yapıştırılmaya çalışıldı.PKP nin içinden geçmiş olduğu süreç ile TKP/ML nin içinden geçmiş olduğu sürecin uzaktan yakından bir alakası yoktur. Geçmiş dönemlerde şu belirlemeyi yapmıştık:parti inşası tarihin her bir döneminde ortaya çıkacak bir olgudur.yani partiler kendi tarihi süreçlerinde önüne koymuş olduğu görevlerde o anın gereklerine göre süreç tespit eder ve bunu PARTİ İNŞASI olarak kabul ede.Ve hiç akıldan çıkarmammız gereken olgu da PARTİ İNŞASInın sürekli oluşudur…Yeniden inşa ise gerçek anlamda özünden uzaklaşmış ,bir komünist Parti niteliğinden çıkmış çizgisinden sapılmış,var olan Parti çizgisi uygulanmayıp da revizyonist çizgide ısrar eden,devrim mücadalesi vermeyen Marksizmin üç bileşken öğesi hakkında kafası net olmayan partiyi iktidar mücadelesinden uzaklaştıran sağ teslimiyetçi parlementer mücadale hattında partiyi konumlandırmaya çalışan,ama o apartinin çizgisi MLM olmasına rağmen…revizyonist oprtunist önderlikler tarafından yönetilen vb vb bir partide doğal olarak önümüze yada o durumda olan partilerin önüne yeniden inşa anlayışı tanımı uygundur.“(partizan sf .57.sayı 55)
Parti inşası bütünlüklü bir anlayıştır .siyasi idelojik askeri örgütsel insayı kapsayan bir anlayışı idolejik bakış açısını taşır.Bu noktada tamda karşımıza politik gerilemenin olduğu bir yerde üst safhadan „politik“söylemle günü kurtarabilrsin ama geleceğe olumsuz bir miras bırakılmış olunur.
Komünist partilerin hiç bitmeyen bir gerçekliği vardır oda kendisi yok olana kadar parti inşasının varlığını muhafaza edeceği olgusudur.
Aslına bakılırsa TDH içinde bir çok konuda temellerinden farklı olan yegane tek partiyiz.Ama bu zenginliğimizi günümüzle bütünleştirme noktasında yetersis ve eksik kalmaktayız.
Partimiz her bir tarihsel süreçte kapsamlı araştırmalar ve tahliller yapmıştır.8 .parti konferansıda bu noktada belli gündemler ışığında araştırma ve inceleme yapmıştır.ne kendini abartmış ne küçümsemiştir
Parti inşasında teori pratik bütünlüğü.
Eğer bir parti kendi gücünü abartır kitleleri yanlış şekillendirirse olması gereken değilde sübjektif niyetlerle kafamızda olanları belirtirsek istek ve temenni farklı olur objektif gerçeklik ler farklı olur.Bu anlamıyla yanlış olan birşeyin yaşam hakkı bulmasıda olanaksız olacaktır tabiatı gereği.
Teorik olarak savuna geldiğimiz görüşler objektif gerçeklikle denk düşmüyorsa .orada o ana görüşlerimizi objektif gerçekliğe uygun hale getirmeliyiz.
Devrimci komünist teoerinin ayakları üzerinde inşa edilmesi;bir çok yazımızda 71 silahlı radikal devrimci çıkışı ve partimiz in kuruluş sürecine dair 50 yıllık sağ pasifist parlementerist revizyonist ve reformist düşüncelerin alt edildiği anlatılır.doğrumudur! Dorudur.
Peki biz bu süreci nasıl ele almalıyız,ibo yu diğerlerinden farklı kılan ne idi?Nasıl tarihsel kopuşu sağladı?Nasıl devrimci teori ve politikayı oluşturdu?Bunoktada kurucu önderimizi ve TDH içerisinde tarihsel kopuşu nasıl sağladığı anlamında yeteri kadar anlatıp kavratamadığımızda bir okadar gerçektir.
72 de söylenenlerle yetinmesek bile dönem dönem var olan tıkanıkları aşma noktasında ezberci veya aktarımcı durumda kaldığımız da gerçektir.
Arkamızda bir miras var ama biz o mirasın hakkını tam anlamıyla yeteri kadar veremediğimizi belirtmemiz inkara sığınmak anlamındada anlaşılamamalıdır.KAYPAKKAYA gibi bir tarihsel şahsiyete sahibiz. 50 yıl önce söylenenlere temelden bir karşı çıkış ve devrimci teorinin gerçek manasında yeniden tesis edilmesini sağlayaarak tarihsel anlamda kopuşu sağlıyordu.ve bu temelde Türkiye T.kurdustan,ı gerçekliğine devrimci teorinin uyarlamasını sağlıyordu.Gerçi kurucu önderimiz oluşturduğu devrimci teorinin ayakları üzerinde inşaa edildiği gerçekliğini göremeden katleedildi,ama arkasında yürüyecek olanlara muaazzam bir teorik miras bırakmıştı sorunlarla nasıl bas etmemiz . Nasıl çözeceğimiz partiyi nasıl ilerleteceğimiz konusunda yol gösteriyordu.Gerisi onu savassi bir parti gerçekliğine kavuşturmak kalıyorduki bugünde önümüz de bu tarihsel öneme sahip olan gerçeklik kendni bize dayatıyor.
Devrimci Teori Olmadan Devrimci Pratik Olmaz!
Bu tanıma nasıl baktığımız nasıl ele alıp değerlendirdiğimiz çok önemlidir.Her bir kavramı kendi tarihsel süreçleri içinde ele alıp değerlendirmek zorundayız.Söylenilen tarih ve niçin söylendiği arasındaki dialektik meteryalist bakış açısı olmassa var olan her şeyi söylem pratik her şart altında doğrudur anlayışı ile soruna yaklaşmış oluruzki buda bizi dogmatizmin bulvarında ara sokaklarda teoriyi aramamıza sebeb olur,bulabilirsek ne ala!
Devrimci teori olmadan devrimci pratik olmaz anlayışını esas anlamda Lenin yoldaş tarafından kullanıldığı bilinmektedir .Bu kavramı niçin ve neden kullandığına bakılmassa devrimci teoriyi pratiğimzin önüne koymuş oluruz.şunu belirtelimki bu kavramın ikili karaekteri ve niteliği vardır.her ikili karekterde kendi içinde doğası gereği bir çelişkidir,tabiatı gereği ikili niteliği içiçe ele alıp değerlendirmek zorundayız soruna bakış açımızda basma kalıp değil objetif zemin üzerinden olmak zorundadır.
Lenin yoldasın bu kavramı kulandığı dönem itibarı ile -uzatmadan sorunu açmamız gerekirse- bu noktada mark engels marksizm kitabı okunabilir-ki çünkü bizleri daha çok ikili karekteri olarak ele alacağımız bölüm ilgilendirmektedir:mark ve engels in ölümü sonrası Marksizmin ilerletilmesi gerektiği gibi düşünce akımları ortaya çıkmıştı marksizmi revize etmeye çalışanlara karşı devrimci marksist teorinin önemine ve marksizme sadık kalınması gerektiğini belirtmek için bu tanımı kulalnmak zorunda kalıyordu ki verdiği teorik mücadalede bu temel üzerinden yükseliyordu.marksizmin temel saç ayakaları olarak bilinen felsefe ekonomi poltik bilimsel sosyalizm anlayışlarına
aciktan bir karsi cikis yasaniyor .¨modasi gecmis dusunceler yigini¨olarak ele aliniyordu. Bu noktada kulanilan kavram bu temelde kulallnilmistir yoksa Lenin yoldas devrimci pratigi kücümsedigi önem vermedigi anlami cikarilmasin.bununla birlikte devrimci teorinin de yerinde cakilip kalmayacagini bilenleren biride hic kuskusuz Lenin ys olmustur.
Bu sorunu ikili karekteri olarak ele alacagimiz ,bizim kendi gercekligimizle bunu nasil ele almamiz gerektigi noktasidirki tamda sorun burda karsimiza cikmaktadir temel mesele budur.
KAYPAKKAYA TDH İÇİNDE NASIL BIR MİSYON OYNADI!
Devrimci Teoriyi Yaratmada Curetkar Ol! 50 yillik sag fasifist parlementerist pasifist revizyonist düsün akimi TDH icinde hakimiyetini iktidarini mevcuduyetini muhafaza ediyordu.50 yillik bu hat TKP ile cisimlesiyordu.M.Suphi ve 14 lerin kaledilmesinden sonra 50 yil sonraki devrimci kalkisma devrimci teorinin insa edilmesi sureci bir karanliga mahkum ediliyor Turkiye T; Kürdüstan i devrimci cikisi nin uzerine beton dökülüyor du tekrar cikmamamasi istenircesine. Bu niyet meselesi degil bir sinif tavriydi hic kuskusuz.TKP önderligi bunu yaparak devrimci kalismanin önune gecmeye calisiyor kendi teorisini acmazini devrimcilere yamamaya calisiyordu.50 yil boyuncada bir devrimci teori ve buna bagli olarak bir devrimci pratik yaratilamadi,KAYPAKKAYA ise gecmisin ünlü söhreti kötu olanlarla TKP TIP TIIKP den farkli bir hat yaratmak zorunda kalacakti . Bu kacinilmaz görev er yada gec gerceklestirilmeyi bekliyordu.Devrimci teorinin dogum ani gelmisti geciktirmek prometüre bir cocuk dunyaya getirirdiki buda sekilsiz bir bir teori yada eklektik bir teori olmaktan kurtulamazdi.
TDH icinde üc onder bu ise soyunduDeniz gezmis ve Mahir Cayan kemalizm olgusunu ele alip degerlendirirken onun gercek sinifsal karekterini göremediler Kürt ulusal sorununda halkmi ulusmu tartimasi yaptilar.Genel anlamda halk terimini kulanarak Kürtlerin ulus oldugu gercegini göremediler Uluslarin kendi kaderini tayin hakki Lenininist anlayisndan uzaklastilar.ulkenin tahlili noktasinda yeni sömürgeciliik olgusunu ele aliyor yari sömurge olgusunu göremiyorlardi devletin kemalist fasist diktatörluk oldugunu kavramiyor kucuk burjuva milliyetcisi anti emperyalist veya ilerici yanlari oldugunu belirtiyorlardi.Gecmiste nasil TKP liler Kurt isyanlarinin bastirilmasini ilerici goruyor ve feodalizmin tasfiyesi olarak degerlendiriyorsa ,devlet devrim olgusu kavramamalarina ragmen devrimin yolu noktasinda Halk Savasi ni kavramaktan uzak olsalarda silahli mucadeleyi surdurme noktasindaki curetleride bir okadar anlamliydi .Bir cok teori olusturuken gecmisin ölu yüklerinden bir turlu kurtulmayi basaramiyorlardi.Buda bir niyet meselesi degil sinif tavri ideolejik bir yaklasimin ürunu olarak ortaya cikiyordu. Bu iki önderin devrimci curetlerine zerre kadar bir sözümüzün olmadiginida cok acik bir sekilde belirtelim.
50 yıllık surecte ve sonrasinda aslinda bu konular cok tartisildi. Bu söylediklerimizi dogru temelde ele ailp kavrayan ise hic kuskusuz KOMUNIST ONDERIMIZ KAYPAPPAKKAYA olmustur, bunuda belirtmeden gecmeyelim.
Peki bunun ikili karekteri ne kadar önemli ?yeni teori ve politikayi olusturduktan sonra oyle yerindemi kalmali?hayir teori pratikten cikar.bu MLM önerme kimse tarafindan rededilemez.
Burda anlasilmasi gereken sey ogunku sartlarda ele alinip degerlendirilmelidir ve hic bir seye tamamlanmis bir surec olarak bakilamaz.KAYPAKKAYA ogunku sartlarda 72 onderlik cizgisini komunist bir icerige uygun olarak olusturmustu.ve tekrar belirtelimki kurucumuzun katedilmesinden sonra bu muaazam öneme sahip olan eserini göremedi.50 yillik bir hattan kopus yasandi.bu dogru.ama soylem ve teori pratik yerinde
durmuyor.bu sorunun ikili karejteri ve niteliği var dediğimiz olguda burda karşımıza çıkıyor.
72stratejik önderlik Çizgisi veTaktık Önderlik Çizgisinin Oluşturulması:
Bugüne kadar 72 stratejik önderlik çizgisini esas aldık bundan sorada esas almaya devam edeceğiz.Bunu böyle belirtmemizde bir sorun görmüyoruz.çünkü doğruluğu her geçen geçen ispatlanmaya devam ediyor.(Temel meselere ilişkin söyledikleri hatırlansın tekrara düşmeyelim)
onun söylediği meseleleri ele alış noktasındaki kavrayışı nerden geliyordu?MLM ye hakim olması çelişkileri ele alışı tahlileri ve çelişki yasasını kavraması araştırma inceleme yönünün oluşu ve dahada önemlisi polemik yaparak bir düşünceyi berrak bir hale getirme süreci yaşıyordu ve hiç kuşkusuz bu bizim belirtiğimiz temelde paradikmayı oluşturma süreci birden olmuyor yoğun iki çizgi mücadalesi doğrultusunda gerçekleşmek zorunda kalıyordu.
Ortaya koyduğu düşünceler bizim açımızdan çok değerlidir.Kimi yerde asırlık bir çınar her daim rehberimiz olacak,kimi yerdede ortaya koyduğu düşünceleri birer tohum olarak ele alacağız
Stratejik önderlik ve taktik önderlik meselesi iki farklı yaklaşımdır.stratejik önderlik olgusu 72 çizgisidir.taktik önderlikten kastımız ise sürekliliği sağlanmış doğru temelde ele alınmış çizginin sürekliliği geliştirilmesi büyütülmesi. Bunu derkende tek tek kişilerin mevcudiyetinin önderlik tarzında bir yeri işgal etmesi yada sürekli orda olması değil hakkını verdiği oranda kalması çizgiyi sürekli geliştirmesi,yani doğru önderlik doğru çizgi ile yürümek zorunluluğudur kastımız. Yoksa tek tek kişiler fanidir kalici olan çizgidir önderliğin inşası ve sürekliliğidir.
Sonuç yerine ;
Önümüzde uzun bir devrim süreci var.72 stratejik önderlik çizgisine bağlı kalacağız bu bir
Taktik önderlik olgusunu sürekliliği sağlanmış doğru bir çizgi ve istikrarlı bir önderlik boyutuna taşımalıyız bu iki.
Parti inşasını her bi daim günün koşullarına göre inşa edeceğiz bu üç.
Partinin eylem ve irade birliğini devrimci komünist temeller esas alınmak üzere her koşulda sağlayacak savunacağız bu dört.
Politik iktidar mücadelesine kilitlenip kendimizi her yönde geliştireceğiz bu beş.
Gün birlik olma bütünleşme idelojik olarak çelikleşmeyi politik olarak niteliğimizi geliştirmeyi , -halk savaşı ekseninde- her bir devrimci komünistin tarihsel görevini partiyi ve sınıf mücadelesi içerisinde can bedeli çalışarak dahada büyütmemizi dayatıyor.
Şehitlerimizden önderimizden öğreniyoruz.son olarak dersim şehitlerimizin kanı kurumadı onlardan öğreneceğiz.yol belli güzergah belli zerre kadar kuşkuya yer bırakmayacak bir açıklılkta 72 çizgisinin önderliğinde yürüyeceğiz.
(Halil Ahmet)