H.Merkezi: 644 haftadır kayıp yakınlarını arayan Cumartesi Anneleri, bu hafta 36 yıl önce gözaltında kaybedilen TKP/ML TİKKO Genel Sekreteri Süleyman Cihan için Galatasaray Meydanı’nda bir araya geldi.
Cumartesi Anneleri’nin 644. hafta buluşması şu sözlerle başladı “Bugün Süleyman Cihan’ın gözaltına alınarak kaybedilişinin 36. yılı. 36 yıl önce bugün 29 Temmuz 1981 tarihinde Süleyman Cihan gözaltına alındı ve gözaltında kaybedildi. Baba Ağa Cihan ve Şahsenem Cihan’ın ömürleri adalete ve hakikate ulaşmaya yetmedi. Onların adalet arayışının mirasçıları olarak kaç yıl sürerse sürsün Süleyman Cihan için adalet istemekten vazgeçmeyeceğiz. Kaç yıl geçerse geçsin Süleyman Cihan’ı unutmayacağız diyerek buluştuk.”
İlk sözü Murat Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız aldı. Konuşmasında “Önceki bir Cumartesi anneleri eyleminde yaptığım konuşmamdan dolayı hakkımda soruşturma açılmış. “Sözde gözaltında kaybedilen oğlu” diyen savcıya diyorum ki; oğlum sözde kaybolmadı, gözaltında kaybedildi. Herkesin neden oturduğumuzu duyduğu, bildiği halde savcı neden oturduğumuzu duymamış ama benim konuşmamı çok net bir şekilde duymuş ve hakkımda soruşturma açmış. Savcı bey sen hiç oğlunu kaybettin mi? Senin çocuğun var mı? Bir anneye bunu nasıl yakıştırırsın? Buraya her hafta keyfimizden geldiğimizi mi zannediyorsun? İnsan Allah’tan korkar ama sizin korktuğunuz tek bir kişi var o da Erdoğan! Ben ne sizin davanızdan, ne suçlamalarınızdan ne de Erdoğan’dan korkmuyorum. Ben daha neyi kaybedeceğim 65 yaşıma geldim 22 yıldır bu sokaklarda yanıp tutuşuyorum, adalet istiyorum, sen bir de beni mi yargılayacaksın! İşte vicdanınız, işte adaletiniz!” dedi.
Hanife Yıldız’ın konuşmasının ardından sözü Cemil Kırbayır’ın abisi Mikail Kırbayır, gözaltına kayıpların Türkiye’nin gerçeği olduğuna vurgu yaparak, 644 haftadır Galatasaray Meydanı’nda adaleti aradıklarını söyledi. Devletsiz adalet, adaletsiz devlet olamayacağını kaydeden Kırbayır, bu koşullarda buna inandıkları için, devletin kapısında aradıklarını dile getirdi. Ölçünün bir ceset olduğuna inananlara, Hasan Ocak’ı, Rıdvan Karakoçan’ı Süleyman Cihan’ı örnek gösteren Kırbayır, gözaltında kaybedilenlere ilişkin “Bunları o mezara koyan kim, devletin güvenlik güçleri bu konu hakkında şu ana kadar ne gibi bir işlem yapmıştır” sorularını yöneltti. Kırbayır, “Devleti zan altında bırakmayın adalet mekanizmasının çalıştırın” diye seslendi. Kırbayır’ın ardından sözü alan Hasan Ocak’ın ağabeyi Ali Ocak, 21 yıldan beri Hasan Ocak için adalet aradıklarını belirtti.
Son olarak Cihan ailesi adına Ahmet Cihan söz aldı. Cihan “Bugün benim açımdan son derece duygusal bir gün, ateş düştüğü yeri yakar.” ifadelerinin ardından kardeşinin ölümüyle ilgili tüm delilleri dosyaya koyduklarını belirten Cihan, başta Mehmet Ağar olmak üzere katillerin cezalandırılmasını ve yetkililerin ailelerden özür dilemesini istedi.
“Adalete ve hakikate ulaşma hakkımızı engelleyen herkesi itham ediyoruz!” başlıklı basın açıklamasını Mine Nazari okudu.
Nazari açıklamada “644. haftamızda 36 yıl önce bugün gözaltına alınarak kaybedilen Süleyman Cihan dosyasındaki hakikatleri bir kez daha açıklamak için buluştuk. 31 yaşındaki 2 çocuk babası Süleyman Cihan öğretmendi ve İstanbul’da yaşıyordu. 12 Eylül karanlığında sol bir örgütün yöneticisi olduğu iddiasıyla aranıyordu.
29 Temmuz 1981 tarihinde Süleyman Cihan’ın Edirne’den İstanbul’a gelmek üzere bindiği yolcu otobüsü İstanbul’a yaklaştığı sırada sivil bir ekip tarafından durduruldu. Gözaltına alınan Süleyman Cihan İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. Emniyette gözaltında bulunan çok sayıda kişi tarafından görüldü. Durumdan haberdar olan Cihan Ailesi ve avukatları hemen, İstanbul Emniyeti 1. Şube, 2. Şube ve Askeri Savcılık nezdinde girişimlerde bulundu. Ancak tüm girişimler sonuçsuz kaldı.
Gözaltı kararını veren İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Savcılığı ve gözaltı işlemini gerçekleştiren İstanbul Emniyet Müdürlüğü, Süleyman Cihan’ın gözaltına alındığını reddetti. 85 gün süren ısrarlı arayışın sonunda Süleyman Cihan’ın ağır işkence sonucunda öldürüldüğü ve Zindanarkası Mezarlığı’na “meçhul kişi” olarak defnedildiği gerçeğine ulaşıldı.
Bu gerçek karşısında İstanbul Emniyeti Süleyman Cihan’ın öldürülmesi ile ilgili Mehmet Ağar ve İbrahim Şahin’in de imzası bulunan sahte bir belge düzenledi. Belgede o güne kadar gözaltına alındığı reddedilen Süleyman Cihan’ın yer göstermeye götürüldüğü apartmanın 6. Katından atlayarak intihar ettiği yazıldı. Gerçek ise işkenceyle öldürülen Süleyman Cihan’ın cansız bedeninin uzun zamandır kimsenin yaşamadığı bir evin penceresinden atıldığıydı. Otopsi bulguları da bunu gösteriyordu. Cihan Ailesi’nin 36 yıldır devam eden hukuk mücadelesi bugüne kadar sonuçsuz kaldı. Baba Ağa Cihan ve anne Şahsenem Cihan’ın ömürleri adalete ve hakikate ulaşamaya yetmedi. Onların adalet arayışının mirasçıları olarak Süleyman Cihan’ı işkence ederek öldürüp, bedenini kaybetmek isteyenleri, bu insanlık suçunu azmettirenleri, karar verenleri, suçun ortaya çıkmasını önlemek için delilleri karartanları, soruşturma ve kovuşturmayı önleyerek hakikati ve adaleti engelleyenleri biliyoruz. Onları cezasızlık zırhıyla koruyanları da biliyoruz.
Artık yeter! Hukukun işletilmesini, yargının görevini yapmasını istiyoruz! Adalet İstiyoruz! Süleyman Cihan dosyasında adalete ve hakikate ulaşma hakkımızı engelleyen herkesi itham ediyoruz!” denildi.